Sayın Cordula von Wysocki

Köln ve Çevresi Dernekleri İnsiyatifi’ne destek veren 57 sivil toplum kuruluşu olarak, gazetenizde 26 Kasım 2018 tarihinde Gazeteci Bernd Imgrund’un Köln Ermeni Cemaati eski Başkanı Minu Nikpay’la yaptığı mülakatta yer alan bazı ifadelerden duyduğumuz rahatsızlığı belirtmek isteriz.

Sözkonusu mülakatta Bayan Nikpay’ın etnik temelde toplumu ayrıştırıcı, gerginlik yaratıcı ve iftiraya dayalı ifadelerini sürdürdüğü görülmektedir.

Bizler 1961 yılında imzalanan Türkiye-Almanya İşgücü Antlaşması temelinde Almanya’ya gelmeye başlamış bir toplumuz. Almanya’ya gelirken etnik kökenlerimize göre kabul edilmedik; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu topraklara geldik. Almanya’nın kalkınması için terimizi, emeğimizi ortaya koyduk. Zamanla kimimiz geri döndü, kimimiz Alman vatandaşı oldu, kimimiz oturma izniyle burada kaldı. Çocuklarımız burada büyüdü, artık 4 nesil yan yana yaşıyoruz. Bizleri etnik kimliğimize göre ayrıştırmak bizleri bölmeye çalışmaktır. Bu nedenle Bayan Nikpay’ın bizleri dini ve etnik kimliklerimize göre ayrıştıran ifadelerini reddediyoruz.

Bayan Nikpay ayrıca, kasıtlı olarak Türkiye’de gayri-Müslimlere yönelik bir zulüm ortamı olduğu havası yaratmaya çalışmaktadır. İnsanların Müslüman ve milliyetçi bir ülkeden kaçmak için Almanya’ya geldiklerini iddia etmektedir. Türkiye’de farklı dinler, farklı kültürler sadece bugün değil yüzyıllardır birlikte yaşamaktadırlar. Savaşların acılarını birlikte çekmişler, zor günlerde birlikte ayakta kalmışlardır. Bayan Nikpay’ın dile getirdiği ve kasıtlı olarak bazı çevrelerce sürekli gündeme getirilen, tecavüz ve din adamlarının öldürülmesi gibi iddiaları, herşeyden önce Anadolu’da yüzyıllardır devam eden birlikte yaşama kültürüne bir hakaret olarak görüyoruz.

Ayrıca, sözkonusu mülakatta yer alan soykırım iddiaları konusunda aşağıdaki hususları belirtmek isteriz:

Türkler ve farklı etnik kökene sahip Müslüman ve Hıristiyan birçok Osmanlı vatandaşı Birinci Dünya Savaşı sırasındaki çatışmalar, açlık ve hastalıklar nedeniyle derin acılar çekmişlerdir. Bu zor tarihi dönem, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve diğer ilgili ülkelerin arşivlerindeki birçok tarihi belge üzerinden araştırılmış ve soykırım yönündeki iddiaların dayanağının bulunmadığı ortaya konulmuştur. Bu arşivlerin kamuya ve tüm dünyadaki tarihçilerin bilimsel araştırmalarına açık olduğunu; Türkiye’nin Ermenistan ile Ortak Tarih Komisyonu kurulması önerisinin halen geçerli olduğunu hatırlatırız.

Ayrıca, geçtiğimiz yıllarda hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin hem de Fransız Anayasa Konseyinin hukuken bağlayıcı kararlarında yer alan, 1915 yılında yaşanan olayların “soykırım” teşkil ettiği yönünde yetkili bir mahkeme kararının ve genel bir fikir birliğinin bulunmadığına dair tespitlerini de dikkatinize sunarız. Bundan dolayı, Ermeni çevreler iddialarını hukuki zeminden ziyade sürekli siyasi platformlara taşımaya ve Almanya’da olduğu gibi Parlamentolardan kararlar çıkarttırmaya çalışmaktadırlar.

Bu hususlar ışığında, 1915’te yaşanan olayların Türklerin Ermenilere yönelik olarak işledikleri ve esasen uluslararası hukukta açıkça tanımlanmış bir suç olan soykırım olarak takdim edilmesi tarafsız bir tarih anlayışından uzaktır.

Bu gerçekleri yok sayarak Türklerin de gömülü olduğu Lembacher Weg mezarlığına sözde iddialar temelinde bir anıt dikilmesi ise Köln’deki Türk toplumunda büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Köln’ün çok kültürlü yapısının korunabilmesi için hoşgörü ortamının hakim olması gerekmektedir. Hoşgörü ortamının gelişebilmesi için de farklı etnik gruplar kendi doğrularını diğer gruplar üzerinde empoze etmeye çalışmamalıdırlar. Sözkonusu “anıt” maalesef Köln’deki Türkleri yok saymıştır.

Bu vesileyle, İnisyatif olarak diyalog içinde Köln’ün çok kültürlü yapısına ve hoşgörü ortamına her zaman katkı sağlamaya hazır olduğumuzu vurgulamak isteriz.

Tarafsız ve objektif gazetecilik ilkeleri temelinde mektubumuzu gazetenizde yayımlamanızı beklemekteyiz.

En iyi dileklerimizle,

Köln ve Çevresi Dernekleri İnsiyatifi